top of page
Search

Amaca Yönelik İşlerin Waldorf Anaokullarındaki Rolü

Geçen yıl sınıfımla dışarıda geçirdiğim zamanın amaçsız olduğunu hissetmem sebebiyle bu konu üzerine yazmaya karar verdim. Sınıf içindeki etkinlikler için oldukça fazla zaman ayırarak hazırlık yapıyordum, fakat dışarıda yapılabilecekler her zaman arka planda kalıyordu. İlk yılımdan sonra çocukları dışarıya çıkardığımda kendimi ana akım bir gündüz bakımında gözlemci gibi hissetmeye başladım. Bu da beni oyun zamanıyla ilgili boşluktaymışım gibi bir hisse sürükledi; çünkü Waldorf anaokulu öğretmenlerinin gün boyunca pedagojik sürekliliği nasıl sağladıklarını merak etmeye başladım.


Bu sorunun cevabını bulmak için araştırmama, Sunbridge Erken Çocukluk sınıf arkadaşlarımdan kendi okullarındaki öğretmenlerin dışarıdaki aktivitelerini nasıl tanımladıklarını sorarak başladım. Bazı harika fikirler aldım (bu fikirler daha sonra bu yazıda bir liste olarak sunulacaktır), fakat bu alanda birçok öğretmenin zorluk yaşadığını da gördüm.


Topladığım fikirler arasında sınıfımızda yemek pişirmek için kullanılacak ahşap bir kaşık yapma fikri bana en cazip geleniydi. Sınıfımızda çocuklar yıl boyunca devam eden bir marangozluk projesi olarak ahşap kılıçlar yapıyorlar, bu yüzden benim de bir marangozluk projesi yapmamı izlemeleri üzerinde çalışılacak çok uygun bir etkinlik gibi göründü.


Waldorf erken çocukluk eğitimcilerinin en önemli hedeflerinden biri örnek olarak öğretmektir. Yaptığımız işler sayesinde çocuklar birinci sınıfta başlayacakları akademik çalışmalara hazırlık olarak önemli dersler öğrenirler. Bu öğretim yöntemi, günümüzde ana akım eğitimdeki trendden oldukça farklıdır; çünkü burada bağlamdan bağımsız soyut kavramlar tüm öğrenmenin temelini oluşturur ve yetişkinlerle paylaşılan ortak amaca yönelik gerçek işler yoktur.


Bir Waldorf anaokulunda yapılacak çok iş vardır. Sakin ve sabırlı bir odak noktası olarak öğretmen işine yönelik bir amaç ve coşku yansıtarak tüm etkinliklerin merkezine kendini yerleştirir. Yemek hazırlama, toz alma, oyuncakları onarma, çamaşırları katlama, bulaşıkları yıkama, dikiş yapma ve tamir etme gibi işler çocukların öğrenebileceği işlerdir.


Her açıdan bir Waldorf öğretmeni olmanın en önemli gerekliliği, hareketlerinin taklit edilmeye değer ve amaçlı bir sevinçle dolu olmasıdır. Bir öğenin bir rafın üzerine yerleştirilme şekli, bir kapının kapanması ya da bir sandalyenin hareket ettirilmesi gibi küçük detaylar, öğrencilerimiz tarafından fark edilir ve taklit edilir. Hareketlerimizin kalitesinin farkında olmalıyız; çünkü ister beğenelim ister beğenmeyelim, çocuklar bizim onlara sunduklarımızı kendi hareketlerinde ve oyunlarında yansıtarak bize ayna olacaklardır.


Sınıftaki günlük işlerimiz çocuklarda etkin oyun için bir teşvik yaratır. Bir öğretmenin yerine getirdiği anlamlı işler çocuklar tarafından eğitmenin aynı hareketlerini, duruşlarını oyunlarında nasıl yapacaklarını keşfederek daha iyi anlaşılabilir. Bugünün mekanize dünyasında eskiden insanlar tarafından tamamlanan pek çok iş, şimdi makineler tarafından yapılmaktadır. Çocukların, bir yetişkini elleriyle bulaşıkları yıkarken ya da ekmek pişirirken görebildikleri çok az imkan vardır. Eskiden tamir edilen eşyalar şimdilerde atılıp yerine yenileri konulmaktadır. Yetişkinin anlamlı bir aktivite içinde çalıştığını gözlemlemek çocukların enerjisini artırarak onlarda "Ben de bunu yapabilirim" tutumunu geliştirir. Rudolf Steiner’a göre, "Eğer yedinci yaşına kadar çocuklar çevrelerinde sadece saçma hareketler görürlerse beyinleri onları sonraki yaşamlarında saçmalığa uyum sağlayacak şekilde şekillendirir." Waldorf anaokulunda öğrenilen yaşam becerileri bir çocuğun gelecekte yetenekli ve sorumlu bir yetişkin olarak deneyimlerinin temeli olarak oldukça önemlidir.


Bazen sınıfta tamamlanması gereken işler sevdiğimiz işler olmayabilir; ancak yapılması gereken işlerdir. Çocuklar bir yetişkinin sıradan bir işi sevdiği işlerle aynı saygı ve zevkle tamamladığını gözlemlediklerinde tüm işlerin yüksek bir standartta yapılabileceğini ve her işin iyi yapılmış bir iş olabileceğini öğrenir. Çalışmalarımızın ritmi öğrencilerimiz için rahatlatıcıdır. Karmaşık bir iradeye sahip çocuk; fırçalama, testere ile kesme, tereyağı çırpma gibi fiziksel olarak zorlayıcı işler sayesinde daha uyumlu hale gelebilir. Anlamlı iş, agresif davranışların şifasıdır. Dikkatsiz ve kontrolsüz davranışlar sergileyen çocuklar, eğitmenin hareketleriyle, odaklanmış ve olumlu bir şekilde taklit davranışlarına yönlendirilebilirler. Eğitmen, çocuğa başarısızlık korkusu olmadan, daha fazla özdenetim ve dikkat ile odaklanabilmesi yönünde nazikçe ve kararlı bir şekilde rehberlik etme fırsatlarını arar. Geçişlerde zorluk yaşayan çocuklar, günlük bir rutin beklentisinin tekrarına girerek rahatlık ve tatmin bulurlar. Eğitmen bir ritmi takip ettiğinde, çocuklar rahatlar; çünkü eğitmenin ya da sınıfın ne yapacağı konusunda endişe etmelerine gerek yoktur. Sabırlı bir şekilde eğitmenin etkinliğinin sabit akışı tarafından huzur içinde taşınırlar. Çocuğu bir etkinliğe davet ederken, bu bir soru olarak sunulmamalıdır. "Yardımına ihtiyacım var" demek, "Yardım etmek ister misin?" demekten daha etkilidir ve bu, çocuğun kendine güvenini artırır, bu güven de ilerleyen oyun dürtülerinde kendini gösterir. Yardımcı olmak, çocuk için sınırlı fırsatlara sahip yüksek bir amaçtır.


Çocuklar her zaman eğitmenin hareketlerini fark ederler. Eğitmen yeni bir proje ya da işe başladığında merakla ilgilerini ve yardımlarını sunarlar. Yardımcı olmasalar bile çocuklar çoğunlukla eğitmenin gölgesinde oynayarak yapılan işin ilerleyişini arada bir kontrol ederler. Eğitmen, etkinliği önceden mantıklı bir şekilde düşünmüş ve çocukların kolayca dahil olabilmesi için tüm malzemeleri hazırlamış olmalıdır. Olayı yönlendiren eğitmen sakin ve amaçlı kalmalıdır. İşin hızlı bir şekilde, olabildiğince az karmaşa ve çaba ile tamamlanması önemli değildir. Önemli olan çocukların katıldıkları işin zevkini ve saygısını çevrelerinde hissetmeleridir. Bir çocuğa gerçek ve pratik işler yapma fırsatı verildiğinde çocuk, grubun gerekli ve önemli bir üyesi olarak bir amaç ve tatmin duygusu kazanır.


Yetişkinler, çocukların oyunlarının ruh halini belirlemekten sorumludur. Yetişkinler anlamlı ve amaca yönelik bir işle meşgul olduklarında çocuklar çok daha hayal gücü yüksek, huzurlu ve odaklanmış bir şekilde oyun oynarlar. Eğitmenler olarak sadece gözlemci bir duruş sergilediğimizde çocuklar yetişkinin gözlerini üzerlerinde hissettiklerinden daha huzursuz ve içsel olarak karmaşık hale gelirler. Yetişkinler kendi aralarında boş ve uzun sohbetler ederken de çocuklar hareketsiz ve huysuz hale gelirler.


Eğer çocuklara sözel olmayan ve onların zihinlerini uyandırmayacak işler sunmanın yollarını bulursak bu içsel bir bağlantı kurarak daha derin, bilinçdışı bir seviyede etkilenmesine yol açabilir. Elbette çocuklara taklit edilebilecek işler getirmek için planlamamızı ve hazırlığımızı yaparken hareketlerimize daha hassas bir iç kalite katabiliriz.


Çoğu eğitmen sınıf içindeki zamanını amacına uygun işler ile doldurmak konusunda rahattır. Ancak birçok eğitmenin deneyimlediği zorluk çocukları dışarıda sürekli kollar ve gözetirken amaca yönelik ve onların gelişimine uygun işleri bulma konusundaki dengeyi sağlamaktır. Çocukların her zaman denetim altında olduğunu hissetmemeleri önemli olsa da aynı zamanda biz eğitmenlerin onların ne yaptıklarını her zaman bilmemiz gereklidir. Çocuklar eğitmenlerinin yakınlarında olduğunu bilerek rahatlarlar ve eğitmen de cesaretle her şeyin yolunda olacağına güvendiğinde evren ve koruyucu güçler de bunu sağlar. Yine de anlamlı bir işi üstlenmek, eğitmenin oyun alanını dikkatlice izlerken yapabileceği en iyi meşguliyettir.


Yuvada herhangi bir gerçek işi bahçeye taşımadığım günlerde, çocuklar sürekli olarak küçük çatışmalarını çözmek için bana koşarlardı. Oysa ben kendi işime odaklandığımda, çocuklar sorunları kendi aralarında daha sık çözerlerdi. Ben yoğun bir şekilde çalışıyor olsam da her zaman ulaşılabilir durumdaydım ve ihtiyacı olan bir çocuğa hemen yardımcı olurdum.


Bir işi tamamlamak için uzun zaman harcamak; sabrı ve elinden gelenin en iyisini yapmanın değerini örnek olarak öğretir. Bu yıl, dışarıda üzerinde çalıştığım uzun vadeli gerçek iş, bir ahşap kaşık oymaktı. Okul yılının başında elma ağacından olgun bir dalı oymaya başladım. Aylar boyunca kaşığın şekli yavaşça ortaya çıkarken çocuklara elimdekinin ne olacağına dair doğrudan bir cevap vermedim. Çünkü bir çocuğun, bir projenin sonucunu merak etmesi çok daha iyiydi. Onlara hep "Sence bu ne olabilir?" diye cevap verdim. Verdikleri yanıtlar hep çok hoştu. Bazıları bunun bir tekne küreği, bir kılıç, bir çekiç, bir çatal ya da bir baston olabileceğini düşündü. Benim yanıtım şu oldu, "Belki; ama bu ağacın ne olmak istediğini henüz ben de bilmiyorum." Sadece ilkbaharda birkaç çocuk bunun bir kaşık olabileceğini düşündü. Proje sonunda kaşık gözlerinin önünde gerçekten bir kaşık olmaya başladığında çocuklar kaşığı porridge (yulaf lapası) servis etmek için bitirmemi sabırsızlıkla beklediler. Senenin son haftalarında kaşığı nihayet kullanabildiğimizde gayretli çalışmanın bir amacı olduğunu gösteren öğrenme sürecini tamamladığımızda onların heyecanını görebildiğime çok sevindim.


Çocuklar düzenli olarak işime yardımcı olmak istediler, ki bunu güvenli bir ahşap törpüsü  kullanarak yapmalarına izin verdim. Bizim sınıfımızda her yıl çocuklar kendi ahşap kılıçlarını yapmak için aylarca çalışırlar, bu yüzden törpüleme aracının nasıl kullanılacağını biliyorlar. Hızla çalışmamdaki törpüleme işinin daha zor olduğunu söylediler; çünkü bu kaşık için çok sert olan elma ağacını seçmiştim. Ayrıca sadece benim kullandığım bir oyma aracıyla ahşabı oyarken nasıl zorlandığımı izlediler. Bi yetişkinin zor bir işi tüm yıl boyunca yaparken ortaya koyduğu emeği gözlemlemek çocuklara çaba harcamak ve sabırlı olmak için pek çok ilham sundu.


Ahşap kaşık oyma işi, çocukları doğal dünyayla iç içe olmaya, üretken bir şekilde çalışmaya, sabırlı olmaya, işe derinlik katmaya ve ahşap işçiliğiyle bağlantı kurmaya teşvik etti. Aynı zamanda ben de eğitmen olarak sabrı, özdenetimi ve gerçek anlamlı bir işin başından sonuna kadar takip edilmesi gerektiğini vurgulayan bir öğrenme alanı sunmuş oldum.




“Çocukların çevreleriyle birlikte yaşadıkları sevinç, fiziksel organları inşa eden ve şekillendiren güçler arasında sayılmalıdır. Çevresinde mutlu bakışlar ve davranışlarla, her şeyden önce içten ve samimi bir sevgiyle dolu insanlar olmalıdır. Bir çocuğun çevresinde böyle bir sevgi ve sıcaklık atmosferi varsa ve etrafında iyi örnekler varsa, doğru noktada yaşıyor demektir. Bu nedenle, çocuğun önünde taklit edilmemesi gereken hiçbir şey yapılmamalıdır.” 


Rudolf Steiner, Çocuğun Eğitimi





Çeviren: Candan Çalışkan


Commentaires

Noté 0 étoile sur 5.
Pas encore de note

Ajouter une note

© 2024, Kumkurdu Anaokulu

  • White Instagram Icon
bottom of page